Bir okulda her
yıl düzenlenen basket atma yarışları öğrenciler için büyük önem taşırdı.
Yarışlardan sonraki tüm yılı düzenlenen müsabakalarla ilgili yorumlar yapılır,
takımlar eleştirilirdi. Öğrenciler bundan büyük bir zevk duyardı. Aynı zamanda
çok şiddetli tartışmaların da yaşandığı görülürdü. Farklı etapların bulunduğu
bu yarışmalar tüm okul öğrencileri için bulunmaz bir eğlence idi.
Dönem sonu
gelmiş ve tüm takımlar son hazırlıklarını yapmıştı. Koşu, yüzme, tenis, masa
tenisi, basketbol ve hentbol takımlarının yarışının ardından sıra, altıncı
sınıf öğrencilerinden oluşan basket atma yarışmasına gelmişti. Sekiz kişinin
bulunduğu takımlar yerlerini aldı ve sıralarının gelmesini beklemeye
koyuldular. Bu oyun çok basitti. Her takımda bulunan sekiz kişi sırayla basket
atışı yapacak ve üç atış sonucunda isabetli atışlar toplanacaktı. Sonunda en
çok puan alan takım kazanacaktı. Aslında çok basit bir oyundu ve bu oyun sadece
altıncı sınıf öğrencileri için düzenlenirdi.
O yıl bir
takımın seyircileri önceki yıl kurallara uygun olmayan tavır ve davranış
sergiledikleri için içeri alınmadı. Bu hem seyirci hem de takım için hiç de iyi
olmamıştı. Çünkü takıma moral veren seyirci tezahüratları çok önemliydi. Takım
yine de moralini bozmadı. Kendilerinden önce yarışan ekipleri dikkatle
seyrettiler. Sıra kendilerine geldiğinde ise salona çıkar çıkmaz, rakip takımın
seyircileri hiç de hoş olmayan sloganlar atmaya başladı. Salon tam anlamıyla
inliyordu. Her bir taraftan moral bozucu nağmeler miniklerin kulaklarından çınladı.
Kulak vermemeye çalışsalar da bu mümkün değildi.
Takımın her
bir oyuncusu sırayla atış yapmaya başladı. Salon sanki anlaşmış gibi, hep bir
ağızdan oyuncular tam potaya atış yapacakken “hooooooooooop güüüüüüm!” diye
bağırmaya başladı. Tabi bir de can sıkıcı bağrışmalar cabası…
Sekiz
oyuncudan yedisi salondaki tüm olumsuzluklardan etkilenmiş olacak ki hiçbir
atışı tutturamadı. Sadece bir erkek öğrenci tüm atışlarında isabetliydi ve
takımına puan kazandıran tek kişiydi.
Bu durum okula
yeni gelen İngilizce öğretmeninin oldukça ilgisini çekti. Takımları çalıştıran
koçlardan birinin yanına gitti ve “Bu çocuk kim? Aferin onu hiçbir şey
etkilemedi ve başardı. Hem de onca moral bozucu sözlere rağmen” dedi. Takıma
koçluk yapan spor öğretmeninden aldığı yanıt ise oldukça düşündürücüydü:
“ O öğrencinin
ismi Suat ve de doğuştan sağırdır”
Gerçekte
yaşamda da bu böyledir. Tüm olumsuzluklara karşı kulaklarımızı tıkayabilirsek
başarıyı yakalamada büyük bir adım atmış oluruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder