12 Şubat 2013 Salı

BASKET ATMA YARIŞI


 

 

 

Bir okulda her yıl düzenlenen basket atma yarışları öğrenciler için büyük önem taşırdı. Yarışlardan sonraki tüm yılı düzenlenen müsabakalarla ilgili yorumlar yapılır, takımlar eleştirilirdi. Öğrenciler bundan büyük bir zevk duyardı. Aynı zamanda çok şiddetli tartışmaların da yaşandığı görülürdü. Farklı etapların bulunduğu bu yarışmalar tüm okul öğrencileri için bulunmaz bir eğlence idi.

Dönem sonu gelmiş ve tüm takımlar son hazırlıklarını yapmıştı. Koşu, yüzme, tenis, masa tenisi, basketbol ve hentbol takımlarının yarışının ardından sıra, altıncı sınıf öğrencilerinden oluşan basket atma yarışmasına gelmişti. Sekiz kişinin bulunduğu takımlar yerlerini aldı ve sıralarının gelmesini beklemeye koyuldular. Bu oyun çok basitti. Her takımda bulunan sekiz kişi sırayla basket atışı yapacak ve üç atış sonucunda isabetli atışlar toplanacaktı. Sonunda en çok puan alan takım kazanacaktı. Aslında çok basit bir oyundu ve bu oyun sadece altıncı sınıf öğrencileri için düzenlenirdi.

O yıl bir takımın seyircileri önceki yıl kurallara uygun olmayan tavır ve davranış sergiledikleri için içeri alınmadı. Bu hem seyirci hem de takım için hiç de iyi olmamıştı. Çünkü takıma moral veren seyirci tezahüratları çok önemliydi. Takım yine de moralini bozmadı. Kendilerinden önce yarışan ekipleri dikkatle seyrettiler. Sıra kendilerine geldiğinde ise salona çıkar çıkmaz, rakip takımın seyircileri hiç de hoş olmayan sloganlar atmaya başladı. Salon tam anlamıyla inliyordu. Her bir taraftan moral bozucu nağmeler miniklerin kulaklarından çınladı. Kulak vermemeye çalışsalar da bu mümkün değildi.

Takımın her bir oyuncusu sırayla atış yapmaya başladı. Salon sanki anlaşmış gibi, hep bir ağızdan oyuncular tam potaya atış yapacakken “hooooooooooop güüüüüüm!” diye bağırmaya başladı. Tabi bir de can sıkıcı bağrışmalar cabası…

Sekiz oyuncudan yedisi salondaki tüm olumsuzluklardan etkilenmiş olacak ki hiçbir atışı tutturamadı. Sadece bir erkek öğrenci tüm atışlarında isabetliydi ve takımına puan kazandıran tek kişiydi.

Bu durum okula yeni gelen İngilizce öğretmeninin oldukça ilgisini çekti. Takımları çalıştıran koçlardan birinin yanına gitti ve “Bu çocuk kim? Aferin onu hiçbir şey etkilemedi ve başardı. Hem de onca moral bozucu sözlere rağmen” dedi. Takıma koçluk yapan spor öğretmeninden aldığı yanıt ise oldukça düşündürücüydü:

“ O öğrencinin ismi Suat ve de doğuştan sağırdır”

Gerçekte yaşamda da bu böyledir. Tüm olumsuzluklara karşı kulaklarımızı tıkayabilirsek başarıyı yakalamada büyük bir adım atmış oluruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder